İçe Yansıtma

ANNE OLMADAN BEBEK OLMAZ, BEBEK OLMADAN ANNE OLMAZ

 

“En zor savaş, dünyanın büyük bir uğraşla seni başka herkes yapmaya çalıştığı bir durumda, kendin dışında biri olmamaya çalışmaktır”

 

İçe yansıtma, kısaca, çevreden bütün halinde gelen mesajları yutmak olarak tanımlanabilir. Çevre, çocuğun yükselen ayrıştırma, farkı fark etme becerisini desteklemelidir. Bunun aksine, zorla beslenen çocuklarda bu seçim süreci sekteye uğrar. Bebek, ayırd etmeden ne sunulursa almayı öğrenebilir. Bu durum fiziksel yiyecekle sınırlı değildir, aldığımız mesajlar ve bilgileri ne derece “çiğneyebildiğimiz”, dünyada ne şekilde var olduğumuzu belirler.

 

İçe yansıtmada birey, sorgulamaksızın çevreden tavırlar, eğilimler, kişilik özelliklerini edinir. Bunun sonucunda içinde meli’ler, malı’lar ve benzer mutlakların bulunduğu içsel bir kurallar kitabı yazılır. Bu tür mesajlar bizi sürekli çevreler: yetiştirilmemizde, okulda, dinde, kültürümüzde. Soluduğumuz havada, yürüdüğümüz yerde mevcutturlar. İçe yansıtılmış malzemeye yanıt veren birey, çoğu zaman farkında olmaksızın, bu içselleşmiş kurallara uyum sağlama konusunda büyük bir baskı hisseder. Uyum sağlamama olasılığı onda bir gerginlik yaratır

 

İçe yansıtma öğrenme sürecinin bir parçasıdır. Toplumun önemli kurallarını içselleştirmemizi ve değişen toplumsal sistemlerde işlevimizi sürdürmemizi sağlar.

 

Problemlerin büyük bölümü insanların bu dünyada ne şekilde var olmaları gerektiğine dair hiç sorgulamadıkları inançlardan kaynaklanır. Bu reçete gibi verilen yaşam şekli daha sonra kişinin kendi kendine yazdığı bir reçeteye, sonrasında ise gelecek nesillere yazdığı bir reçeteye dönüşür.

 

 

yarak resimleri